İstanbul’un Fethi'nin 569. yıldönümü etkinliklerinden 1 Haziran’daki duruşmaya kadar bir çok soruyu yanıtlayan Özkan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TÜRGEV ve Ensar Vakfı üzerinden Amerika’ya para aktarılması ile ilgili açıklamasını haberleştiren kanallara Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) ceza yağdırmasına da tepki gösterdi.

İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, “RTÜK’ün bugün almış olduğu karar; Bütün muhalif kanalları susturmaya yönelik alınmış bir karar olarak değerlendiriyoruz. Yargı gerekli kararı verecektir” ifadelerini kullandı.

Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de katıldığı, İstanbul’un Fethi'nin 569. yıldönümü etkinliğine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve CHP’li belediyelerin davet edilmemesinin, 1 Haziran davasıyla alâkalı olduğuna dikkat çeken Özkan, “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder fıtratıyla hareket ediyorlar, inanılmaz bir nefret var” dedi.

Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı olduktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşemediğinin de altını çizen Özkan şunları söyledi:

“İstanbul’u betona mahkum edenler, İBB Yönetimini betonperestlik ile suçluyor”

“Dün, Atatürk Havalimanı’nda İstanbul’un Fethi’nin 569. yılı kutlandı. Evveliyatında sayın Cumhurbaşkanı, Atatürk Havalimanı’nda Millet Bahçesi yapacaklarını ilan etti ve oraya insanlar toplandı, ağaç dikim töreni yapıldı. Maltepe’de yapılan kutlamalarda sayın İmamoğlu, Atatürk Havalimanı’nın bulunduğu alanın Bakırköy ilçesi sınırları içerisinde olduğunu, Bakırköy’ün Belediye Başkanı’nın da, kendisinin de davet edilmediğinden sitemkâr bir şekilde bahsetti. Davet edilmemeleri aslında 1 Haziran davasıyla alâkalı. İnanılmaz bir nefret var. İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder fıtratıyla hareket ediyorlar. Daha evveliyatında İstanbul Havalimanı’nda metro yapımı için kaynak törenine davet edilmiyor, halkın iradesiyle seçilmiş bir belediye başkanı olan sayın İmamoğlu İstanbul’da hiçbir programa davet edilmiyor. Sayın imamoğlu’nun 27 Haziran itibariyle görevde 3 yılı dolmuş olacak, 3 ay eksiği var diğer belediye başkanlarından. 2 kere seçim yaşadık istanbul’da. Sayın İmamoğlu’nun İBB Başkanı olduktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşme imkanı olmadı. Randevu taleplerine karşılık verilmedi. Nedir bu devleti ayrıştırmak? İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı, devletin resmi bir görevlisi değil mi? Kamu görevlisidir, kamu adına hizmet yapıyor. Dün Atatürk Havalimanı’nda Millet Bahçesi yapılması, daha sonraki beyanatlarda İBB yönetiminin betonperest olarak gösterilmesi inanılmaz bir tabir. Beton yapılan bir durum yok, İstanbul’u betona mahkum eden kendileri. ‘Biz dikey mimariyle İstanbul’a ihanet ettik’ diyenler de kendileri. Siz eğer ihanet arıyorsanız gidin Florya sahiline bakın. Denizle binaların buluşmasını engelleyen yapılara bakın.”

“Yeşile hayran değiller, Abu Dabi Havalimanı işletmecisinin sözünden çıkamıyorlar ”   

Atatürk Havalimanı’nın kapatılma nedeninin, İstanbul Havalimanı’nı almak isteyen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) menşeli şirketin Avrupa kıtasında başka faal bir havalimanı istememesi olduğuna dikkat çeken Özkan açıklamalarına şöyle devam etti:

“Konuyla ilgili Airporthaber yeterince haber yaptı, Meclis Üyemiz Ali Kıdık Bey bu konuyu defalarca anlattı. Abu Dabi Havalimanı işletmecisinin oradaki sözleşmede yazan metinlerle, Avrupa Yakasına başka bir havalimanı istememesinden kaynaklı bir konu olduğunu cümle alem biliyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde birden fazla 4-5 havalimanı varken, 16 milyon denilen ama bence 20 milyonun üstünde bir nüfusa sahip olan İstanbul’da Atatürk Havalimanı gibi dünyanın sayılı havalimanlarından bir tanesini kapatmak akla ziyan bir durum. İstanbul’daki havalimanlarının içerisinde sadece metro hattı olan tek havalimanı Atatürk Havalimanı. Böyle bir havalimanının pistini kırarak oraya pandemi hastanesi yaptılar. Orayı Millet Bahçesi adı altında sanki yeşile hayranlıkları varmış gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimini betonperest bir yaklaşımla suçlayarak kendilerini aklayamazlar.

Dün, Atatürk Havalimanının olduğu yerde bir kutlama yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Bakırköy Belediye Başkanı davet edilmedi. Ve oraya insanların nasıl getirildiğini de hepimiz biliyoruz. Akşam Maltepe’deki İBB kutlamaları muhteşemdi, tamamen gönüllülük esasıyla insanlar geldi. Sayın İmamoğlu da oradan gerekli mesajı verdi. Çok da naif bir şekilde konuştu. Ülkenin Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’un seçilmiş belediye başkanıyla kaynaşmak, bir hareket etmek yerine, tamamen ayrıştırıcı bir dil kullanması, kutuplaştırması kabul edilebilir bir durum değildir. Böyle bir yaklaşım olabilir mi?

“İstanbul’u fetheden Fatih, 5 yıllık esaretten kurtaran da Atatürk’tür”

İstanbul’un fethi tekrar hayırlı olsun ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; İstanbul, 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir ama 5 yıl esaret altında kalan İstanbul’u esaretten kurtaran da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Hem Fatih Sultan Mehmet’i hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve askerlerini rahmet ve minnetle anıyorum.”

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret suçundan İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın karar duruşmasının 1 Haziran’da görüleceğini belirten İbrahim Özkan, o gün demokrasi adına orada olacaklarını vurguladı. Özkan, sürecin başlangıcını şöyle anlattı:

“Ülkede o dönem yaşanan hukuksuzluğun herkes farkında” 

“Sayın İmamoğlu, seçildikten yaklaşık 2-3 ay kadar sonra Fransa’nın Strasbourg şehrinde yerel yönetimlerle ilgili bir kongreye katılıyor ve o kongrede bu seçim sürecinde yaşananları anlatıyor. Kamu kaynaklarının nasıl fütursuzca, nasıl bir güç halinde, muhalefeti sindirmek için kullanıldığından bahsediyor. Aslında bilgiyi saklamak artık çok zor, insanlar her şeyin farkında, ülkede o dönem yaşanan hukuksuzluğun farkında, 31 Mart ve 23 Haziran döneminde yaşananların farkındayız. Ne oldu o dönem? Ülkenin sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar, herkes seferber oldu, 13 bin küsürlük farkı kapatabileceklerini düşünürken bu milletin feraseti ortaya bir irade koydu. Ve 810 bin küsur farkla 23 Haziran’da seçimi kaybettiler. İşte bu seçim döneminde yaşananları anlatıyor sayın İmamoğlu Strazburg’da…

30 Ekim 2019 tarihinde bu konuşmayı yapıyor, 5 gün sonra İçişleri Bakanı “Türkiye Cumhuriyetini Avrupa Parlamentosu’nda şikayet eden ahmak” diye sayın İmamoğlu’na bir söz söylüyor. Bakan’ın bu sözleri sayın İmamoğlu’na sorulunca o da cevap veriyor. Aslında sayın İmamoğlu’nun sayın Soylu’nun sözüne vermiş olduğu yanıtı YSK’nın üyelerine söylemiş gibi o dönemki YSK Başkanı Sadi Güven suç duyurusunda bulundular.”

“23 Haziran‘ın rövanşını almaya kalkıyorlar”

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun birer kamu görevlisi olduğunun altını çizen Özkan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biri atanmış biri de seçilmiş. Sayın Soylu seçilmiş olan bir kamu görevlisine, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı’na “ahmak” diyor, herhangi bir soruşturma açılmıyor, sayın İmamoğlu sayın Soylu’ya cevap verirken “seçimi iptal ettirenler ahmaktır” cümlesi üzerine bir dava yürütülüyor. 4-5 duruşma tamamlandı, 1 Haziran’da karar duruşması olduğunu düşünüyoruz. Çarşamba günü 11:30’da, Türkiye Cumhuriyetindeki demokrasi adına ben o gün orada olacağım, arkadaşlarıma da orada olmaları gerektiğini söyledim. Türk demokrasisi adına Anadolu Adliyesinde olacağız. Bu işler bu kadar ucuz, bu kadar basit değil..! 23 Haziran‘ın rövanşını almaya kalkıyorlar. Bu ülkede biliyorsunuz daha yeni Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul İl Başkanı, yıllar önce atmış olduğu bir tweet’ten hüküm giydi. Eğer geçmiş dönem tweetler üzerinden bir yargılama yapılacaksa bugün AK Parti’de siyaset yapanların yarısı siyaset yapamaz.”

Erdoğan seçim beyannamesinde yine 'Yatay Mimari' dedi Erdoğan seçim beyannamesinde yine 'Yatay Mimari' dedi

“Makyavelist bir yaklaşım içindeler, her sonuç çıkabilir”

Çifte standart uygulandığını vurgulayarak “Adalet öyle bir mekanizmadır ki gün gelir herkese lazım olur.” diyen Özkan, çarpıcı açıklamalarına şöyle devam etti:

“Mayıs ayı Meclis konuşmamda sadece adalete atıf yapmak adına şunu söyledim: Irak’ın devrik başkanı yargılanırken ona nasıl yargılanmak istediğini sorduklarında “adil yargılanma talebim var” diyor. Yargılayan hakim de “Sizin yapmış olduğunuz kanunlarla yargılanıyorsunuz” diyor. Bugün yaşanan bu hukuksuzluklar, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak içimizi acıtıyor. 1 Haziran’da sayın İmamoğlu’na yönelik nasıl bir karar çıkar bilemiyoruz ama ülkedeki kuvvetler ayrılığı ilkesinin kuvvetler birliğine döndüğünü düşünürsek her şey olabilir. Çünkü savcının talebi belli, cezalandırmak istiyor. Siyasi yasak getirebilirler, her şey yapabilirler. Çünkü artık öyle bir hale gelmişler ki Makyavelist bir yaklaşım içindeler. Biliyorsunuz Makyevelist yaklaşımda hedefe ulaşmak için her şeyin mübah olduğunu söyleyen bir felsefe oluşmuş. Bugün de yaşanan durum aynen budur. Adalet er ya da geç herkese lazım olur. O yüzden biz Türk yargısına güveniyoruz. Vicdanen, sağduyuyla hareket edebileceklerine kanaat getiriyorum. Umarım Türk demokrasisi için kötü bir karar olmaz. Ortaya çıkan sonucu Çarşamba günü saat 11:30’da hep beraber göreceğiz.”

“31 Mart’tan 23 Haziran’a 800 bin olan fark, bu sefer 8 milyon olur” 

Özkan, “Sayın İmamoğlu ne diyor bu konuda, beklentisi nedir?” sorusunu da şöyle yanıtladı:

“Sayın İmamoğlu’nun bir öngörüsü yok. Ama siyaseten rakipleri hukuk yoluyla eleyerek bir hedefe varma imkanları yok. Bugün AK Parti’nin durumunu, Cumhur İttifakı’nın durumunu görüyoruz. Anketlerde sürekli geriye doğru gidiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı bu adaletsizliği iyi bilir. O dönem ben de sayın cumhurbaşkanının bir şiir yüzünden yaşamış olduğu adaletsizliğin karşısındaydım. Adaletsizlikle, mağduriyetle iktidar olanların yeniden mağdur yaratarak iktidarlarını koruma imkanları yok. İnsanlar her şeyin farkında. 31 Mart, 23 Haziran arasındaki fark 800 bin idi emin olun bu fark bu sefer 8 milyon olur.

Normal zamanında yapılırsa şayet seçimlere 1 yıl gibi bir süre kaldı. Ben milletimizin ferasetine güveniyorum. Bizim milletimiz sürekli mağdurun, adaletsizliğin yanındadır. 31 Mart’ta ortaya bir adaletsizlik çıkmıştır. Hukuksuz olduğuna inandığımız bir şekilde seçimler iptal edilmiştir. Ve 13 bin küsürlük fark 810 küsur binlik farka çıkmıştır.”

“Sözüm Meclisten İçeri, okunması gereken tarihi bir belge”

İbrahim Özkan, geçtiğimiz günlerde Kırmızı Kedi Yayınevinden çıkan, İBB’deki 2,5 yılı anlattığı “Sözüm Meclisten İçeri” adlı kitabına yönelik de şunları söyledi:

“İBB; önceki dönemlerde tamamen kapalı oturumlarla, halkın bilgi alması imkansız bir haldeyken yıllarca icra edilmiş, sayın İmamoğlu şeffaf belediyecilik ilkesiyle Mecliste konuşulanları halkın duyması için canlı yayınlara geçti İBB TV aracılığıyla, bence de çok doğru bir hamleydi. Sayın İmamoğlu için benim Genel Başkanım, bütün milletvekillerim, İl başkanım, ilçe başkanlarım partimin tüm üyeleri gece gündüz çalışmış, 31 Mart ve 23 Haziran arasında da 17 gün o çuvallar arasında yatan insanlarız. O yüzden sayın İmamoğlu bizim de belediye başkanımızdır. Millet İttifakı’nın belediye başkanıdır. Dolayısıyla biz Meclis’te ittifak ruhuna uygun bir şekilde doğruları kürsüden anlatmaya gayret ediyoruz. Genelde insanlar kitapları anılar şeklinde yazarlar. Bu dönem öyle bir dönem ki bakın sayın Genel Başkanım Meral Akşener hanımefendinin söylediği gibi “kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” laflarını söylemek zorunda bırakılıyoruz. Aslında burada anlatmak istediğimiz bu. Bu kitapta yaşamış olduğumuz bütün olanları günbegün anlatıyorum. Perde arkasında yaşanan olayların hepsini anlatıyorum. Bu kitap bu yüzden önemli ve 2,5 senelik bölümü yani Eylül 2021’e kadar olan dönemi kapsıyor. Eylül ayından bugüne kadar olan dönemi de yazmaya devam ediyorum. Ve kitabın 2. bölümü olarak yayımlanacak. İşte bu kitap tarihi bir belge. Tutanaklarda olan konular aslında bunlar. Perde arkasında olan olayların birçoğunu da kendim yorumlayarak yazdım. Kitabın hazırlanmasında editörüm ve grup basın danışmanımız Ayla Özdemir hanımefendinin çok büyük emeği var, bir kitap diline çevirdi. Ve bence çok güzel, çok sürükleyici bir kitap oldu. Gerçekleri öğrenmek isteyenler, İBB’de neler oluyor, neler bitiyor öğrenmek isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Kısa sürede ilk baskısı bitti, 2. baskıya girdi. Okunması gereken tarihi bir belgedir. Kıymetli önsözler var içinde. Hatta önümüzdeki dönemde yargı konusu olabilecek konular için de kaynak bir kitap olabilir. Sonuçta Meclis tutanaklarındaki konular da var içinde. Belediye meclis üyesi olmak isteyenlerin, siyaset yapmak isteyenler için de tarihi bir belge…

“Paralel belediyecilik yapıyor, İBB’yi yok sayıyorlar”

Özkan, “Rant Belediyeciliğinden halk belediyeciliğine geçiş yapabildiniz mi?” sorusunu da şöyle yanıtladı:

“En büyük problem o. Bakın muhalif kanalları şikayet eden, 2 vakıftan bahsediyoruz. TÜRGEV ve ENSAR’dan. Daha önce İBB’den onlara aktarılan kaynaklar artık aktarılmıyor. O kaynaklar kesildikten sonra aslında bu çarpışma başladı. Bu zıtlaşma, bu kutuplaşma böyle başladı. Burada İBB yönünde bizim bir tavrımız yok. Devletin başında seçilmiş Cumhurbaşkanımız var. Elini uzatacak olan kişi sayın Cumhurbaşkanı’dır. Çağıracak, oturacak diyalog yapacak, neler yapabilirizi konuşacak. Ama öyle bir hale gelmiş ki merkezi idare İBB’ye İstanbul halkını yok sayarak plan yapıyor. Bakın en son geçen hafta Mecliste tartışmalar oldu. Göktürk’teki Ziraaat Bankası’na alacakları için verilmiş olan arazi, o golf sahalarını imara açtılar. İstanbul halkının hiç mi iradesi yok? İstanbul halkının seçmiş olduğu belediye başkanının hiç mi iradesi yok? Buraları imara açtınız. Büyükşehir itiraz etti. Millet Bahçesi yapıyorlar, İBB Başkanı’nın haberi yok. Ben yaptım oldu diyorlar, böyle bir durum olabilir mi? Paralel bir belediyecilik yapıyorlar. İBB’yi yok sayıyorlar. Yetkilerinin çoğunu tırpanladılar, engeller çıkardılar. Bu kitapta işte onların hepsinden bahsediyoruz.

“Saraçhane’deki Başkanlık Binasını da Fatih Belediyesi’ne tahsis edebilirler”

İBB AK Parti Grubunun, İBB’nin kendi alanlarında bulunan kültür merkezleri, spor salonları, birçok kamu kurumunu Meclisteki çoğunluklarına güvenerek kendi ilçe belediyelerine bedelsiz tahsis ettiğine dikkat çeken Özkan; “Bir gün bakıyorsunuz gündem var. Biz bir teklif getireceğiz diyorlar. Oylanıyor, oy çoklukları var kabul ediliyor. Saraçhane’deki İBB Binası da biliyorsunuz Fatih sınırları içinde, bunlar yakında başkanlık binasını da Fatih Belediyesi’ne tahsis edebilirler, bunu kendilerinden beklerim. O sayıları var çünkü. İBB Başkanı sayın İmamoğlu’nun elinde veto hakkı var ama bu sefer ısrar kararıyla geçiriyorlar. Yani “biz bunda ısrar ediyoruz” diyorlar. Başkanın bu sefer, idari yargıya gitme hakkı var. Yargı da ne karar verirse ona göre faaliyet gösteriyorlar. Bu bedelsiz tahsisler 25 yıldır yapmadıkları ya da çok seyrek yaptıkları işler. Ama bugün bakıyorsunuz, İBB’nin amblemi olan yerleri İBB’den alıp, ilçe belediyelerine tahsis ediyorlar.” dedi.

“85 liraya öğrenci kartı satarak yıllarca bizi kandırmışlar”

Özkan, öğrenci abonman ücretleriyle ilgili AK Parti Meclis grubunun izlediği politika hakkında da şunları söyledi:

“En son öğrenci abonman ücretleriyle ilgili bir tartışma oldu. o kadar komik ki… Sayın İmamoğlu öğrenci abonmanlarını indireceğiz diye seçim öncesi bir irade ortaya koydu.

85 TL’den 45 TL’ye indirildi öğrenci ücretleri. AK Parti döneminde 2018’de 85 liraya aylık öğrenci kartı satıyorlardı. En son zamlarla bu 109 liraya çıktı. “78 lira yapacaksınız, biz bunu iptal ediyoruz” dediler. Nasıl iptal ediyorsunuz? O zaman motorin 5 lira, dolar 5 lira, öğrenci kartı 85 lira. Bugün ise dolar olmuş 16.5 lira, motorin olmuş 25 lira “öğrenci kartı 78 lira olsun” diyorlar. Biraz İktisat biliminden anlayan insanlar, “ne yapıyorsunuz, yıllarca neden bizi 85 liraya kandırdınız?” diye sorabilir.”

“Gençler, hayallerinin bu iktidarla gerçekleşemeyeceğinin farkında”

İktidara verdiği destek mesajlarıyla sık sık gündeme gelen Hakan Ural’ın “Z kuşağı oy vermesin” sözlerine de atıfta bulunan Özkan, açıklamalarını şöyle noktaladı:

“Dün Atatürk Havalimanı'nda yaş almış büyüklerimiz vardı. Ama Maltepe’de gençler vardı. Hani o “Z kuşağı oy vermesin” diyenler var ya, yani o aklın arkasında bir plan var. Z kuşağından rahatsızlar. Çünkü gençlerin geleceklerine dönük hayalleri var. Ama o hayallerinin bu iktidarla gerçekleşemeyeceğinin de farkındalar.”