Marmara Denizi’ne yeni Tsunami Gözlem ve Erken Uyarı İstasyonları Marmara Denizi’ne yeni Tsunami Gözlem ve Erken Uyarı İstasyonları
 Rize  İlahiyet Fakültesi Dekanı Salih Sabri Yavuz Giresun ve İlçeleri İ.H.L. Mezun ve Mensupları Eğitim ve Kültür Vakfı (GİMEV) üyeleri ile kahvaltı programında bir araya gelerek İslam düşüncesinin temel  dinamiklerini anlattı.



Gİmev Başkanı Ahmet Maraş Rize  İlahiyet Fakültesi Dekanı Salih Sabri Yavuza ve vakıf üyelerine proğrama katılımından dolayı teşekkür ederek vakfın faaliyetleri ve günün önemi konusunda bilgiler sundu.

ToplantıyaGimev  Vakfı Başkanı Ahmet Maraş, Başkan Yardımcısı  İdris Günaydın, Sarıyer Milli Eğitim Müdürü İbrahim Tahmaz, İgeder Başkanı Arif  Dede, Avukat Cüneyt Toraman, Başakşehir Stk Başkanı Şakir  Okutan ve Gimev vakfı üyeleri katıldı.

Kahvaltı buluşmasında GİMEV üyelerine yönelik bir konuşma yapan ''Rize  İlahiyet Fakültesi Dekanı Salih Sabri Yavuz” davetlerinden dolayı  Vakıf Başkanı Ahmet Maraş'a  ve Vakıf   Yönetim Kurulu Üyesi İdris Günaydın'a davetlerinden dolayı teşekkür ederek, İslam  düşüncesinin temel  dinamikleri hakkında sunum yaptı;

Allah ile insan arasında ontolojik ve ahlâkî bir ilişki vardır. Allah hakîm ve âdil olduğundan fiilleri kötü olarak nitelendirilemez. O, kullarına karşı merhametli olduğundan onlara doğru yolu gösteren elçiler göndermiştir. Bu ilişki biçiminin doğal sonucu olarak, Allah ile insan arasında bir iletişim kanalının varlığından bahsedebiliriz. Düşünce tarihinde Allah-insan ilişkisinin imkânına, nitelik ve kapsamına ilişkin değişik görüşler ve yaklaşımlar mevcuttur.

1- İlahi dinlerde Allah-insan iletişimi, Allah’ın bazı kullarına mesajını göndermesiyle mümkün olmuştur. Allah insanlara kendisini tanıtmak ve kulluk görevlerini yapabilmelerini kolaylaştırmak için farklı zamanlarda peygamberler göndermiştir.

2- İslami öğreti de aşkın/muteâl bir varlık olan Allah ve sınırlı/izafî bir varlık olan insanın ilişki biçimi, elçiler üzerinden gerçekleştiği öngörülmüştür. Bu ilişki biçimi, Allah ve insan arasında karşılıklı bir etkileşim esasına dayanmaktadır.

3- Genel olarak Kelâm ilminde Allah’tan insana doğru bir iletişim çeşidi olan vahiy, sadece peygamberler aracılığıyla gerçekleşirken; iyi kullar veya iyi olması umulan kullar hakkında öngörülen ilham, sezgi, mükâşefe, iç tecrübe gibi haller ise Allah’ın bireysel olarak her insana bahşettiği ikram şeklinde kabul edilir. Bu yönüyle Allah-insan haberleşmesinde peygamberlerin vahyi teklife konu olduğu için bağlayıcıdır. Ancak her insana ayrı ayrı bahşedilen ikramlar kişisel olup toplumsal bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır.

4- Yine nübüvvet iddiasında bulunun kişinin doğruluğunu amaçlayan ve muarızlarına meydan okuyup âciz bırakan harikulade bir olay olarak nitelenen mucize ile yine olağan üstü kabul edilen keramet, istidraç, irhas gibi olaylar birbirlerinden farklıdır. Mucize ilahi bir fiil olarak benzerinin getirilmesi mümkün olmayan ve nebilik iddiasında bulunan kişiyi tasdik edici mahiyette gerçekleşen bir hadise iken diğer hadiseleri gösterenlerin ne nebilik gibi bir iddiaları ne de gösterdikleri harikulade olayların nübüvvetle ilişkisi bulunmaktadır.

Hikmet, işi uygun ve yerli yerinde yapmak demektir. Bu açıdan bakıldığında Yüce Allah’ın her şeyi hikmetle yarattığı ve onun fiillerinde hikmete aykırı hiçbir yönün bulunmadığı İslam düşüncesinin temel yapı taşlarından biridir. Hatta denilebilir ki, bütün dinlerin de ortak bir karakteridir. İslam düşüncesinde hikmet ve bununla ilişkili olarak adalet konusu ilahi fiiller bağlamında tartışılmıştır.

Bu çerçevede İslam düşünce tarihinde Allah’ın yaptıklarından sorumlu olup olmaması, Allah’ın fiillerinin bir hikmet sonucu olması ve Allah’ın hikmetin sual olunamaması gibi temel bazı konular, Mutezile, Eş’ariyye ve Maturidiyye tarafından farklı şekillerde ele alınmıştır. Her bir ekol meseleyi, kendi ulûhiyet tasavvurlarından hareketle açıklamaya çalışmıştır.

 
Editör: TE Bilişim