CHP İl Başkanlığı’na Gürsel Tekin’in kayyum olarak oturtulması, yalnızca partililer için değil, bu ülkede demokrasiye inanan herkes için kara bir lekedir.
Türkiye’de siyaset sahnesi bir kez daha turnusol kâğıdını önümüze koydu. İktidar belediyelere kayyum atıyor, muhalefet ise mahkeme kararıyla kendi il başkanlıklarına kayyumla yönetiliyor. Fark ne? Renkler farklı, zihniyet aynı.
Bugün CHP İl Başkanlığı’na Gürsel Tekin’in kayyum olarak oturtulması, yalnızca partililer için değil, bu ülkede demokrasiye inanan herkes için kara bir lekedir. Evet, bu atamayı mahkeme yaptı. Ama asıl soru şudur: Gürsel Tekin bunu nasıl kabul etti?
Kayyum düzenine karşı yıllarca meydanlarda konuşmuş bir siyasetçinin, bugün bizzat o düzenin parçası olması, en hafif tabirle ilkesizliktir. Kabul etmesi değil, reddetmesi gerekirdi. Çünkü bazı görevler kabul edilmez; edilirse siyasetin onuru ayaklar altına alınır.
Ama bu hikâyede suçlu sadece Tekin değil. İktidar da muhalefet de aynı çizgide buluşmuş durumda: Halkın iradesini devre dışı bırakmak. Birinde belediye başkanını sandıktan alan halkın iradesi gasp ediliyor, diğerinde parti örgütünün iradesi.
Peki bu mantığın sonu nereye varır? Belediyeye kayyum atadınız, partiye kayyum atadınız... Yarın bir gün Cumhurbaşkanlığı’na da kayyum atanabilir mi? Eğer her “sorunlu” gördüğünüz yerde yargı sopasıyla seçilmişi devre dışı bırakabiliyorsanız, neden olmasın? O halde Anayasa Mahkemesi çıkıp “Cumhurbaşkanlığı makamına kayyum atadım” derse kim ne diyecek?
O zaman soralım:
-
Belediye kayyumu kötü de, parti kayyumu iyi mi?
-
İktidarın yaptığı demokrasiye darbe, muhalefetin yaşadığı ise hukuk mu?
-
Aynı mekanizma iki tarafta da işliyorsa, demokrasi adına kimin inandırıcılığı kaldı?
Cevap net: Hiç kimsenin.
Türkiye’de kayyum düzeni iktidarın marifetiyle başladı, ama muhalefetin sessizliği ve ikircikli tavırlarıyla kalıcı hale geldi. Bugün yaşadığımız manzara, bu düzenin nasıl kökleştiğini gösteriyor.
Sonuçta Gürsel Tekin’in oturduğu koltuk, yalnızca bir il başkanlığı koltuğu değil. O koltuk, muhalefetin de demokrasi sınavından sınıfta kaldığının sembolü artık.
Ve sarkastik bir son söz: Madem her kurumun başına kayyum atanabiliyor, o zaman seçimleri tamamen iptal edelim, uğraşmayalım. Sandık kurulsun diye masraf etmeye gerek yok. Nasıl olsa “kayyum düzeni” sandıktan hızlı, ucuz ve garantili bir yöntem(!).